Evrendeki tüm canlı varlıklar arasında
düşünme yetisine sahip tek canlı varlık insandır. İnsan ilk doğduğu andan
itibaren içinde bulunduğu durumları, ortamları; çevresinde gelişen, değişen
durumları anlamaya çalışır. Özellikle çocukluk çağında çocuk sınırsız hayal
gücüne sahiptir. Tekdüze kalıpları en iyi şekilde yıkan, yetişkinlerin
çizdikleri sınırları tek tek yıkarlar. Bu süreç ne yazık ki çocuğun
yetişkinliğe hazırlanması sürecinde gerek toplumsallaşma sürecinde bireyi en
“kısa” yoldan denetim altında tutmak, gerekse daha üst “ellerin” hedeflerine
bağ olunmaması için hayal güçleri, dolayısıyla düşünme yetileri
sınırlandırılıyor. Bu konuya ciddi anlamda parmak basan Antoine de
Saint-Euxpéry 20. Yüzyılın sonlarında Fransa’dan “Küçük Prens” ile haykırır çocukların
kırılan hayallerini. Çocuk küçükken okuduğu kitaptan esinlenerek fili yutmuş
boa yılanını çizmesi ve kimsenin bunu ne olduğunu anlamaması, çocuğun tüm
çabalarına karşın hayal dünyasındaki ile yetişkinlerin beklentileri arasında
ortak yolu bulamaması ve yetişkinleri hayal güçlerine, matematik, dil bilgisi
vb. dışında bir şeye önem vermemeleri günümüzün eğitim sisteminin acı bir
özetini sunar bizlere. Çocuğun Küçük Prensle karşılaşana dek artık çizmeyi
bırakması kravat takıp büyüklerin dilediği rolü oynaması ve bunun karşılığında
takdir kazanması aslında çocuğun içinde bir öfke oluşturur. Fes ve şapka giyen
Türk gökbilimcisinin buluşları önceleri kabul görmemesi, üstünü değiştirip
tekrar aynı buluşunu sunduğunda kabul görmesi; Küçük Prensin birçok gezegeni
gezmesi ve her gezegende farklı insanlarla karşılaşması ve bu insanlarının
tamamına yakını aslında yaşadıkları anları yaşamaktan ziyade ne için
yaşadıklarının, yaptıkları işlerin onlar için ne ifade ettiği, yaptıkları işler
sonunda nereye varacaklarına dair bir fikirlerinin olmaması günümüz insanını
tasvir etme bakımından dikkat çekicidir. Çağımızın hızla akıp giden zamanı
içerisinde insanlar gittikçe daha çok bireyselleşiyor. Bu bireyselleşme
sürecinde arkadaşlık, dostluk gibi kavramlar önemini yitirmeye başladı. Küçük
Prens’in tilkiyi evcilleştirip dost edinmesi, tilkinin “gerçeğin mayası gözle
görülmez, insan ancak yüreğiyle görebilir.” Demesi gerçek dostluğun önemini
duyumsatır. Önce herkesin sıradan olması fakat ona özel ilgi gösterdiğinde, ona
emek verdiğinde diğerlerinden farklılaşıp anlam kazandığına vurgu yapması
günümüzde yaşamdan zevk almayan nesil için aslında emek verdiğimizde anlam
kazanabilecek birçok şeyin var olduğunu bize duyumsatıyor. Günümüz yetişkinleri
denetim altına alabilecekleri bireyleri yetiştirmeye çalışırken temele
aldıkları ana nokta yaptıkları şey “ne işe yarayacak?” mantığıdır. Aslında
çocuğun kendini bulması için gerekli koşullar sağlansa bu sorunun cevabını da
aramaya gerek kalmayacak. Genel olarak dostluğun dayanışmanın, sevginin
aşamayacağı engelin olmadığını ve engelleri aşabilmek için özellikle çocukların
hayal güçlerini ketlemek yerine bunları geliştirecek ortamlar hazırlama
gerekliliği bir kez daha önemini gösteriyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
- ESKİ TÜRKLERDE YAZI, KÂĞIT, KİTAP VE KÂĞIT DAMGALARI
- GECEDEN TAŞAN DERSLER
- YAZI İLE TURA ARASINDAKİ MESAFE KADAR
- ALAATTİN ARANIYOR!
- PROUST'LA OKUMA ÜZERİNE
- BENİM ADIM KIRMIZI BENİM ADIM MİNYATÜR
- SİZ ÜSTÜN ZEKALILARDAN MISINIZ
- ÜMİTLİ OLDUĞUN HER ŞEYİN KÖLESİ; ÜMİT KESTİĞİN HER ŞEYDEN DE AZADE VE HÜRSÜN
- KEMAL'İN SU İÇEN KARINCASI
- SUSAM VE ZAMBAKLAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder