KÜÇÜK ZEVKLER DİNDİRMELİ BÜYÜK TRAJEDİLERİ

    Geçmişten günümüze farklılıkları sindirmeye çalışan egemen güçlerin masum nice insanın üzerindeki izler birer tuzlu su damlası olur, akar bir bir kendi yer çukurunda kocaman okyanuslar olmak istercesine. Büyür zamanla okyanus misali. O okyanusun masmavi hali, koskoca görüntüsü çeker seni an be an… önce o ihtişamlı görüntüye kapılıp dalmak istersin, en derine. Rasgele atarsın kendini o masmavi okyanusa. dalgalar arasında ilerledikçe hafif hafif  bir aşağı bir yukarı süzülürsün. Sonra dalgalar arasında dikkatini çeken kimi şeyler olur. Bu sefer dalgaların ritmine uymak yerine kafanda beliren soru işaretlerini gidermek için hızlanan kalp atışlarının ritmiyle hareket edersin. Her derine inişte bir acı, ince bir sızı gibi hafifçe ayak parmak uçlarından tüm bedenine doğru yayılır. Çünkü dalgaların arasına sindirilmiş  etnik kökeninden dolayı, hırs uğruna yapılan savaşlardan dolayı sindirilmiş insanların çığlıkları, feryatları gelir üzerine üzerine. İlerledikçe bu seslere duyarlı Nikita KODON, Bedri R. EYÜBOĞLU, Lui DİNG’İ, Orhan PAMUK’U, Taner CEYLAN’I görürsün. Her birinin ifade dili farklı olsa da sanatçı olmanın verdiği duyarlılıkla sindirilmiş, sindirilmeye çalışılan seslere ses olma derdiyle birleşirler. Koca tuzlu okyanusta insanlığı kurtarma telaşesinde olan birer “ yunus balığı” olup okyanusu baştan başa sarmaya çalışırlar. Sonra Christov-Bokargievlerin,
   
   “Küçük zevkler dindirmeli büyük trajedileri
   Bu yüzden sakınırım sözümü
   Savaşın orta yerindeki bahçeleri anlatırken…
   Öyle bir davran ki her birini mazlum ahalinin
   Sıkça kavrayıp silkeledi koca bir el
   Sonra yaşayıp gittiler hiç olmamışçasına böylesi
   Üzerinde akıl erdiremedikleri düz bir eğimin
   Bilinmedik bir havayı solumaktan nefes nefese
   Amaç hemen içlerine çektikleri memleket havası gibi…”

 dizeleri daha bir nefessiz kılıyor beni, okyanusun derinliklerinde. "Tuzlu Su"yun derinliklerinde akıyor gözlerimden akan tuzlu su. Gözlerimden akan tuzlu su okyanusun tuzlu dalgalarıyla birleşiyor. Çağıldayan dalgaların arasında insanlığın utanç verici yüzünü temizlemek ister gibi akıtırken gözlerimdeki tuzlu suyu bir elin sol omzumdan tutup beni sarsmasıyla uyanıyorum. İstanbul Modern’de “Bienal, Tuzlu su”yu beraber gezmeye geldiğim arkadaşım neden ağladığımı soruyor. Ufak bir gülümsemeyle olayı geçiştiriyorum. O kısa zaman diliminde nerelere gittiğimi, hangi acılara tanık olduğumu, gözlerimden akan tuzlu suyun kaç milyarların dillerine tercüman olmaya çalıştığını anlaması için sanırım onun da okyanusun derinliklerine bir yolculuğa çıkması gerekecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSAM VE ZAMBAKLAR