ALAATTİN ARANIYOR!

   Son zamanlarda okuduğum romanlar hakkında mümkün olduğunca öznel değerlendirmelerde bulundum. Okuduğum her roman bana yeni bir kapı açtı, hayata dair. Hepsi de bana göre oldukça başarılı kitaplardı. İçlerinde biri var ki o bambaşka bir izlenim bıraktı: Hasan Ali Toptaş’ın “Bin Hüzünlü Haz” adlı romanı. Bu beğeninin bir değil birçok sebebi olduğun düşünüyorum. Diğer romanlar da çok güzeldi. Özellikle postmodern bağlamda incelendiklerinde her birinin verdiği mesajlarla  bambaşka dünyaların kapıları bize açılır. Ama aralarında en çok günümüzdeki insana hitap eden eser bana göre “Bin Hüzünlü Haz”dır. Romanda sürekli arayışta olan biri varmış gibi geliyor bize. Biz onu bir başkahraman olarak hayal ederken aslında romandaki başkahramanın biz olduğunu anlıyoruz. Çünkü roman bir kişinin gözüyle yazılmamış, romanı okuyan herkesin gözüyle yazılmış. Her okuyana bir rol var. Köşe bucak, dağ bayır, sokak sokak aranan Alaattin’dir. Peki arayan kimdir? Romanın kahramanı mı? Hayır! Kahraman da arayan da aranan da aslında biziz. Günümüz insanının en çok dert yandığı nokta anlaşılamamaktır. Gün geçtikçe insanlar bireyselleşmekte. Bu da yalnızlığı, yalıtılmışlığı getirir. Yalnızlık da doğal olarak bireyin kendi iç dünyasıyla hesaplaşmasına neden oluyor. Sürekli sorgulayan, arayan bireyler ortaya çıkmaya başlıyor. Bu yalnız olup arayışa çıkan bireylerin derdi içlerindeki boşluğu doldurmaktır. “Bin Hüzünlü Haz” da işte bu noktada o boşluğu doldurmaya çalışan insanın çabasını dillendiriyor. Bunu yaparken metinler arasında da bizi gezdirmeden edemiyor. Kimi yerlerde “Kırmızı Başlıklı Kız” bir ormanda çıkıverir karşımıza. Tabi “Alice Harikalar Diyarı”na uğramadan roman mı yazılırmış. Şu durmadan saatine bakan ciddi giyimli tavşanın da telaşını anlamak Alaattin’i bulmak kadar zor olsa gerek. Peki ya o sırt üstü düşen böcek! “Dönüşüm” halinde olmasının verdiği acemiliği mi üzerinden atmaya çalışıyor? Bu diyarlara uğradıktan sonra tekrar yolumuza giriyoruz. Hangi yol mu? Tabii ki Alaattin’i arıyoruz. MOTEL ROOM’daki kadın Alaattin’i tanıyor mu ki hakkında öyle konuşuyor!
     Evet “Bin Hüzünlü Haz” tam bir arayış romanıdır. Akıcı bir dile sahiptir. Birçok farklı metin arasında bizi gezintiye çıkarır. Bu seyahatte amacımız olan Alaattin’i bulma hiçbir zaman geri planda değildir. Alaattin aranmaya devam ediliyor. Sayfalar arasındaki gezinti sonrasında aslında arayan da aranan da öznedir. Postmodern metinlerde parçaların birleşmesiyle bir bütün oluşuyor. Burada da tüketim kültürü, şehirlerin yozlaşması, “kutu evlerin” varlığı insanın doğasına aykırı olan durumları gösteriyor. Toptaş’ın asıl vermek istediği mesaj her geçen gün teknolojinin gelişmesi, artan tüketim kültürü, insanların aynı kalıplara sokulmaya çalışılması insanın doğasına aykırı olan durumlardır. Bu durumların artmasının doğal sonucu olarak insan kendi parçalarını bir araya getirip bütün olma mücadelesi vermeye yönelir. Burada da bu durumda olan insanların hayatları anlatılıyor. Bu herkesin romanı olduğu için merkeze bir kahraman koymak yerine özne konulmuştur. Böylece herkes acısı için buradan yola çıkıp kendi için bir arayışa girebilir. Roman boyunca aranan Alaattin’in cinsi, cismi hakkında hiçbir bilgi yoktur. Bu da arayışta olanların doldurması gereken bir boşluktur.

     “Bin Hüzünlü Haz” günümüz insanını en iyi şekilde ifade eden bir romandır. Ayrıca dilinin ve konusunun daha açık olması kültürel anlamda çok çok elit olmayan kesimin de anlayabileceği bir dile sahip olması ona beynelmilel bir eser değeri kazandırmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSAM VE ZAMBAKLAR