Babalar günü son
zamanlarda tüketim sektörünün de çabalarıyla oldukça ön plana çıkan önemli bir
gün haline gelmiş durumda. Çıkış noktası oldukça masumane; savaşta gazi düşen
bir adamın altı çocuğunu büyütmesi sonucu kızının babasına olan sevgisinden
dolayı babasının doğum gününü babalar günü ilan etmiş ve günümüze kadar
geleneksel bir duruma dönüşüp evrensel bir kimlik kazanmış durumda. Gerçekten
de anne-babalara değer vermek oldukça önemlidir. Fakat bunu bir güne sığdırmak
ne kadar doğru ayrıca tartışılması gereken bir durum olarak görmek gerekir.
Neredeyse her çocuğun büyük hayranlık duyduğu, kahraman olarak ilan ettiği ilk
kişi babadır. “Çünkü babalar evi geçindirir, hırsızlardan korur, bayramlarda
elbiseler alır, baba bayramları lunaparka götürür, anneden gizli anlaşmalar
yapılarak izinsiz hava soğuk olsa bile dondurmalar yenir…Akşamları babalar
çocuklarına masallar anlatır. Çocuklar korktuklarında babalar yataklarından
fırlayıp çocuklarına sıkı sıkı sarılıp onları öper, korur…”
Kimi çocuklar daha doğmadan babaları onlara, ”
Benden sen kal dünyada” dercesine hayata veda ederler. Kimi babalar hayaller
kurar ve o hayallerde çocuklara yer yoktur, “ Onlar ayak bağıdır.” İşte böyle
babalar döner sırtlarını çocuklara ne halin varsa gör dercesine. Kimi evlatlar
doğar doğmaz babanın tekme tokatlarını benimser, hayatın olağan bir durumuymuş
gibi. Kimi babalar evlatlarını gözlerinden sakınırken kimi babalar olmadık
zulümler eder. İşte bu babalara kimimiz sonsuz bir sevgiyle bağlanır kimimiz
sonsuz bir kinle iğreti duyarız. Ama gerçek olan şu ki; her halukarda
hayatımızı baştan başa etkileyen yegâne bireylerden olduklarıdır. İşte bu
nedenle ister yedi ister yetmiş olalım babamıza dair yüreğimizin bir
köşesinde duran bir boşluk vardır. Babanın bıraktığı ize göre büyük sevgiyle
dolu olabileceği gibi büyük bir nefretle de doldurulabilir o boşluk. Mesela ben
hep mutlu bir çocukluk geçirdim babadan yana. Çünkü ben hep olan babayla değil,
olması gereken babayla yaşadım. Bazen ben uyuyana kadar bana masallar
anlatırdı. Sabah uyandığımda babam çoktan gitmiş oluyordu. Surat asıp grev
hakkımı kullanırdım, ta ki o arayıp beni teselli edene kadar. Bazen gider
haftalarca eve gelmezdi. Onun gelmediği her bir gün için oyuncak bebeğimin
saçına bir örgü örerdim. Babam gelince de “getir bakalım bebişini kaç gündür
senden ayrıymışım” der. Beraber ördüğüm saç örgülerini sayardık. Beşten
sonrasını karıştırmadan sayarsam her bir sayıya karşılık bir öpücük kondururdu.
İşte o anlarda şekilden şekle girerdim. Bazen kelebek olur en güzel çiçeklerden
kokular alıp serperdim babamın gülen yüzüne. Bir Pamuk Prenses bir Rapunzel
olur, babamın kollarında cadılara nanik yapardım. Ama en önemlisi hep
kurtarıcım ve prensim babam olurdu… Yıllar geçti, ben büyüdükçe babam
uzaklaştı. Şimdi dönüp baktığımda aslında ne babam ne de o güzel günler varmış.
Sadece çocukluğun o sonsuz hayal dünyasında kendime yarattığım bir babaymış.
Ben büyüdükçe hayal dünyam küçülmüş ve en sonunda da ne onun benim varlığımdan
ne de benim onun varlığından haberdar olduğumu anlıyorum… Bazen arkadaş sohbetlerinde
onlar babalarını, babalarıyla ilgili yaşadıkları anıları anlatırken birden o
küçük kıza dönüşüyorum ve o hayaliyle büyüdüğüm babayı anlatmak için tam
hazırlanırken birden büyüdüğüm ve olmayan bir babayı anlatamayacağım geliyor
aklıma.
Sen büyüdükçe babanın açtığı yara
derinleştikçe derinleşiyor. Büyüyüp güçlendiğini düşündükçe küçüldüğünü ve bir
yanının hep eksik kaldığının farkına varıyorsun. Yüreğimin babaya ayrılan o
boşluğunda öyle fırtınalar kopuyor ki; bazen köpürdükçe köpürüyor, nefret, kin,
acı, göz yaşı… sonra siteme dönüşüyor, en sonunda da “BABA!” sayıklamalarıyla
dinginleşiyor. Farkına varıyorum ki bana hayatım en büyük acısını yaşatan bu
adama hiçbir zaman nefret duyamayacağım. Yüreğimdeki ona ayrılmış boşluğu onun
vefasızlığına inat onun sevgisiyle dolduruyorum. Büyümenin daralttığı hayal
dünyamdaki seni yeniden yaratamamanın üzüntüsüyle, seni andığım her gece
çocukluğumu ve seni hatırlatan “ Bana bir masal anlat baba. İçinde kurtla kuzu…
Anlatırken tut elimi, uykuya dalıp gitsem bile bırakma…” dizelerle kapatıyorum
gözlerimi BABA…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder