GENÇ BİLGİN’İN PARBAT DAĞININ ESRARI’NIN ESRARI

    Gülten DAYIOĞLU ilk kez 1963 “Döl” adlı öyküsüyle yazın hayatına atıldı ve 1964-65 Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülünü aldı. Bu öykünün yanısıra birçok çocuk öyküsü farklı dillerde yayınlanmıştır. Ayrıca Arkın Çocuk Edebiyatı ödülü gibi birçok edebiyat ödülüne layık görülmüştür. Dayıoğlu’unu günümüzdeki birçok çocuk edebiyatı yapıtları arasından sıyrılıp onun eserlerini ön plana çıkaran nokta çocuğa göreliği benimsemiş olması ve bunu bütün eserlerine yansıtabilmesinden kaynaklandığını açıkça ifade edebiliriz. Çocuğun gözünden olayları anlatması bunu yaparken de dilin bütün işlevlerini akıcı bir şekilde kullanmasıyla da çocukların bu yapıtlara olan ilgisini artırmıştır. Çocuğun bilişsel, duyuşsal, devinişsel gelişimlerini dikkate alarak çocuğun penceresinden hayatı duyumsatmaya, çevre duyarlılığı kazandırmaya çalışmıştır “Parbat Dağının Esrarı” adlı yapıtında. Yapıtta dikkat çeken bir nokta var ki; o da çevreye, bitkilere, doğaya, insanlığa sevgi ve saygı duyulması gerektiğini benimsetmeye çalışırken öğreticiliği, otoriteyi bir kenarda bırakıp çocukla beraber bir keşif aşamasına geçmesi, yaşamı çocuğun düzeyine inip onunla beraber bulmaya çalışmasıdır. Bu da onu otoriter yazınsal eserlerden ayıran önemli detaylardan biridir.

     “Parbat Dağının Esrarı”nın kahramanı küçük bir erkek çocuktur. Genç Bilgin birgün annesi fideleri dikerken onun da bahçenin bir kenarında kendine küçük bir bahçe oluşturması ve ektiği fidelerin beklenmedik bir hızla gelişmesi dikkatleri genç Bilginin üzerine çeker. Genç Bilgin bir süre sonra bahçesini büyütür, bununla da kalmaz bütün kasabayı en güzel çiçeklerle donatır. Kasabada ve okulda herkes onun gizli bir güce sahip olduğunu düşünür. Ona bu sırrı açıklamasını isterler o ise sadece onlara sevgisini gösterdiğini bu nedenle de istediği sonucu aldığını söyler. Zamanla artık daha çok iyi işler yapmak istediğini bunun için de bir laboratuvara ihtiyacı olduğunu anlar. Bunu ailesi karşılayabilecek durumda olmadığı için ülkenin başkanına durumunu anlatan bir mektup yazar. Kısa süre sonra Genç Bilgin hayal ettiği laboratuvarına kavuşur. Adı sanı artık dünyanın dört bir yanına giden Genç Bilgini bir gün bir yabancı ülkeden gelen bitki bilgini ziyaret eder. Ona onunla gidip çok iyi bir eğitim alabileceğini daha büyük araştırmalar yapabileceğini söyler. Genç bilgin de artık büyümüştür ve ailesinin onu yüksek öğretime gönderirken maddi açıdan çok sıkıntı yaşayacaklarını bildiği için bir süre düşünüp gitmeye karar verir. Havaalanında aslında onu kaçırmak isteyen bir çete olduklarını öğrenir ve son anda kurtulur. Üniversitede çok iyi işler başarır. Öğretim üyesi olur ve zamanla bitkilerin dilini çözmeye başlar. Bir zamanlar ona destek olup ona iyi bir eğitim hayatı sunan başkan kaçırılır. Genç bilgin bitkilerin dilini bildiği için bu sayede sürdüğü izler sayesinde kısa sürede başkanı kurtarır.

     Bir zamanlar büyük bir doğa felaketi sonucu yerle bir olan dünyada bir kısım insan kurtulup Parbat dağında yaşamlarını ve soylarını sürdürmeye çalışırlar. Bunların her birinin dili farklı olduğu için birbirleriyle işaretlerle anlaşıyorlarmış. Parbat dağını çok büyük zorluklarla yaşanır duruma getirmişler. Ateşi de şimşeğin çakmasıyla elde ederler. Burada doğanın birçok olumsuz koşuluyla mücadele ederek yaşam kurabiliyorlar orada. Bu arada bitkilerle o kadar iyi anlaşıyorlar. Artık hem oradaki insanlar hem de bitkiler sadece zihinsel bir şekilde anlaşıyorlar. Anlaşmak için ille de dili kullanmak zorunda kalmamışlar. Parbat dağının insanları daha çok beyinlerini kullandıkları için zamanla boyları kısalmış başları ise daha büyük bir boyuta ulaşmış.

     Birgün dünyanın yakınına bir ateş topu yaklaşmış ve bu ateş topu dünyayı tehdit eder duruma gelmiş. Herkesi korku sarmışken genç bilgin bu işi halledebileceğini söylemiş. Bunun üzerine genç bilgin en yüksek dağ olan  Parbat’a tırmanıp orada araştırma yapmaya karar vermiş ve orada dağın derinliklerinde yaşayan Parbat sakinlerinin arasına düşüyor. Genç bilgin de bitkilerin dilinden anladığı için onlarla anlaşması zor olmamış. Parbat sakinleri atalarının o selde yok olduklarını sanıyorlarmış genç bilgini görünce buna çok sevinirler. Parbat sakinleri sayesinde o ateş kütlesinden dünya kurtarılır. Olaylar zinciri durmadan devam ediyor. Dünya tam ateş kütlesinden kurtarılmışken bu sefer akıl almaz bir kıtlık başlar dünyada. Genç Bilginin Parbat dağının sakinleriyle ve bitkilerin yardımıyla bu duruma da çözüm bulunuyor. Fakat öncesinde Genç Bilgin dünyanın bütün kral ve başkanlarını toplayıp onlardan bitkilere, doğaya saygılı olacaklarına dair söz alıyor. Genç Bilgin bu olayı da hallettikten sonra Parbat dağına arkadaşları ve bitkiler arasında yer almak üzere gidiyor.

     Yapıtı bir bütün olarak ele aldığımızda kahramanın bir adının olmaması yapıtı okuyan çocukların kahramanla daha kolay özdeşleşme düşüncesi yattığı söylenebilir. Olaylar zinciri sürekli çocuğu sürece aktif olarak katacak şekilde verilmiş. Hem polisiye hem esrarengiz olaylar ve bir çocuk kahramanın başarımları heyecanı üst düzeyde tutmayı başarmıştır. Yazar, olayları anlatırken çocuğun çevreye duyarlılık geliştirmesini sağlamaya çalışırken Parbattaki insanların yaşam koşullarını tarih öncesi çağlara atıfta bulunduğu, bir kasırga oluşması sonucu bir gemiyle bir avuç insanın Parbat’a sığınıp insan soyunu devam ettirmeye çalışmalarını Hz. Nuh dönemine benzetmelerde bulunduğu düşünülebilir. Burada doğa duyarlılığını benimsetmeye çalışırken sevgiyi merkeze alması tarihi gelişim dönemlerinden faydalanması ve en önemlisi bunları aktarırken çocuğun düzeyini göz önünde bulundurması esere bambaşka bir boyut kazandırdığı söylenebilir.


     Yazarın vermek istediği ileti şu cümlelerle tamamlanabilir: “ Bitkilerden alacağınız karşılık içinizdeki sevginin, ilginin gücüne göre az ya da çok olacaktır. Yazık ki, bunun başka bir yolu yok. Öğütle, öneriyle hele hele katı kuramlarla bitkiler dünyasına girmeniz olanaksız.”( s. 129)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSAM VE ZAMBAKLAR