TERKETMEDİ SEVDAN MAHŞERİ CÜMBÜŞTE

    Mahşer-i Cümbüş bir tiyatro oyunudur. Romanda tiyatro oyuncuları ile izleyiciler iç içedir. Oyun içinde oyun sürekli bir şekilde devam ediyor. Romana bakıldığında bu sefer izleyici ile oyuncu rolleri bir birine karışmıştır. Bu nedenle neyin gerçek neyin oyun olduğu arasında çok ince bir çizgi vardır. Metnin verdiği mesajlar bölük pörçüktür. Her bölüm adeta ayrı bir şifredir. Bu şifreyi çözme görevi ise okuyucuya verilmiştir. Metinler arasılık bağlamında çok önemli edebi eserlere gönderme olduğu görülür. Dönemin siyasi, sosyal, kültürel bağlarıyla iç içe örülmüştür. İronik bir şekilde eleştirdiği toplum yapısı alt katmanlarda kendini göstermektedir. Utku’nun çaresizliği bölünmüşlüğü hep bir ressam olma hayali ve hiçbir şey olma hikayesi gözler önündedir. Sevgilisi doğa arasındaki ilişki de günümüz ilişkilerinde olduğu gibi sürekli git geller söz konusudur. Bu ikircikli ilişkiye bakıldığında Utku’nun Doğa’ya aşık olmadığını söylese de dönüp dolaşıp sözü yine Doğa’nın üzerine getirmesi belki onun bilinçaltında yatan başka nedenlerdir onu her defasında yine Doğa’nın kapısına getiren. Utku’nun Doğa’ya olan aşkını göz önüne aldığımızda Atilla İlhan’nın “ Terketmedi Sevdan Beni” şiiriyle oldukça uyumlu olduğu görülür. Çünkü Utku Doğa’nın başka erkeklerle olması ve Utku’yu önemsemeyen tavırlar takınmasyla Utku uzaklaşır Doğa’dan ama bunu hiçbir zaman tam olarak başaramaz. Uzaklaştıkça aslında ona o kadar bağlanıyor. “Can garip, can suskun/ Can paramparça…” dizeleri ve Utku’nun bu aşktan dolayı çektiği acılar arasındaki benzerlik oldukça fazladır. Utku’nun Doğa’nın aşkından ve sürekli bir arayış içinde olmasından bunlardan dolayı çektiği acıyı uyuşturucu haplarla ve içkilerle bastırmaya çalışması “tütünsüz, uykusuz kaldım,/Terketmedi sevdan beni…” sözleri ile ortak bir paydada buluşmaktadır. Arif burada aşktan duyulan acıyı dile getirmiştir. Utku’nun da bir yanı hep bu acıyla yanmaktadır. Bu nedenle Arif ile Saylan farklı türlerde aynı acıyı dillendirmişler.

Terketmedi Sevdan Beni
Terketmedi sevdan beni, 
Aç kaldım, susuz kaldım, 
Hayın, karanlıktı gece, 
Can garip, can suskun, 
Can paramparça... 
Ve ellerim, kelepçede, 
Tütünsüz, uykusuz kaldım, 
Terketmedi sevdan beni...
                         Ahmed Arif

     Halil Sezai’nin “Paramparça” şarkısı ile “Mahşer-i Cümbüş”te parçalanmış kişilik, parçalanmış aşklar anlatılıyor. Sezai günümüzde en çok dinlenen sanatçılardan biridir. Şarkılarının genelinde kavuşamayan ya da hayatta bir türlü kendine uygun bir yer edinememiş insanlar konu edinilir. Gençler tarafından bu kadar fazla tutulmasının nedeni belki de “Mahşer-i Cümbüş”teki Utku gibi bir sığınma yeri arama arzusudur. Utku Doğa’ya duyduğu aşkın yanında nefret de duyar. Onu öldürmek ister bir gece şövalye zırhını giyip Doğa’yı arzu ettiği gibi giydirip ona tecavüz etmesi onu Doğa’ya aslında saygı duymadığını bir anlamda Doğa’yı arzuları için kullandığı bir meta olarak görür. Bir başka açıdan bakıldığında ise Doğa’yı çok istemesine karşın ona bir türlü ulaşamama, ruhuna dokunamamanın verdiği acıyı ona tecavüz ederek intikamını almaya çalıştığı düşünülebilir. Utku güçlü olmak isterken Doğa’ya hükmetmek isterken bu hareketiyle aslında ne kadar zayıf biri olduğunu, kendini bütünleyememiş, kendisine ait bir dünyasının olmadığını bize gösteriyor. “Paramparça” şarkısında da aşık olan kişi kendi zayıflığını karşısındaki bireye suç olarak yüklüyor. Aciz olma durumunu maşuka bağlıyor. Şarkıdaki kahraman da paramparça olmuş durumdadır. O bütünleşmeyi, gerçek mutluluğa erişmeyi, kaybettiklerini geri alabilmeyi sevdiğine ulaşmayla mümkün olduğunu haykırıyor. Her iki esere bakıldığında ikisinde de hayatta kalabilmek için bireyler birilerine bağlanmak zorunda hissediyorlar kendilerini. Bu da günümüzün parçalanmış insanının tutunamama durumunu gözler önüne sermektedir.

  Halil Sezai Paracıkoğlu - Paramparça Şarkı Sözü
Ölü aşk diyarlarına beni sen attın da
İçim paramparça viraneyim yalan olur
Sesim yankı olur boğar her adımda
İçim paramparça viraneyim duman olur
Haykırsam ellerimi açsam yalnız sana
Ağlasam çocuk gibi eskileri anlatsam
Derviş gibi abdal gibi tapar gibi paramparça
Haykırsam çocuk gibi
Ölü aşk diyarlarına beni sen attın da
İçim paramparça viraneyim duman olur
Sesim yankı olur boğar her adımda
İçim paramparça viraneyim duman olur

Karanlıklar içinde kayboldum yine sensiz her gece
Çığlıklar duydum beynimde
Uyandır beni bu kâbustan
Gece ve sen birdiniz
Bir yanda deniz bir yanda güneş
Cehennem, sen, ben
Yıka beni gözyaşlarınla
Kavur beni teninin sıcaklığında
Uyandır beni bu kâbustan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSAM VE ZAMBAKLAR