EŞİTLİK ÖZGÜRLÜK ADALET VESAİRE

     Hepimiz eşitlik, özgürlük, adalet vb.den bahsedip dururuz. Hep bir özgür yaşama özlem duyarız. Son zamanlarda dikkatimi çeken bir nokta oldu şu özgürlük meselesinde. Hayatın olağan bir meyvesi olan farklı görüşler, farklı etnik yapılar, farklı dinsel yaklaşımlar vs. Hepsi yaşamın olağan meyveleridir de olağan meyveler bazen olağandışı yollara başvurur öbür olağanı süpürmek için. Neden olağan olağana katlanamıyor, neden olağandışılıklara başvurup güzelim yaşamı bir kördüğüme çeviriyor? Ne yazık ne acı bir durum derken olağan bir grup öbür olağan iyi yapıyor diyor öbürüne. Galiba birbirimizin olağanına katlanamıyoruz. Evet kesinlikle olağanlıklarımıza katlanamadığımız için olağandışı durumlara doğru yol alıyoruz. Eşitlik, özgürlük adalet…basit klişeleşmiş sözcükler haline gelirse, laf olsun diye ortaya atılırsa vahim bir yaşam bizi bekliyor demektir. Bu kavramları kullananlar, bunların tanımını yapmaktan uzak insanlar oluyor çoğu zaman. En basitinden hayatının çoğu önemli anlarını bu kavramlar için eylemlerde, molotof kokteylleri, gaz bombaları vs.ile geçirmiş birine bu tanımları sorduğunuzda evrensel bir yanıt almanız çok ender olur. Cümleleri teatral bir tonda dökülüp giderken kendinden emin yaptığı konuşmaları arasında aslında uğruna verdiği uğraşların o kavramları köksüzleştirmekten öteye gitmediğinin, gidemediğinin farkında değildir. Biraz daha çemberinin dışına çıksa, biraz daha hayata bir bütün olarak bakabilse o da farkedecektir gerçek tanımı. Ama ne yazık ki bunu başarabilmesi (başarabilmemiz) çok zor. Her geçen gün dünya küçülüyor. Bilgiye, bilime istemediğimiz kadar yakınız. Her an her yerde bilgi elimizin altında. Ama dar çemberimizden sıyrılıp gerçek anlamda onu özümsememiz, süzgecimizden geçirip kendimize ait bir değer ve toplumumuzu kucaklayan bir bakış elde edebilmemiz gittikçe zorlaşıyor. Örneğin TV de hangi kanalı açsak siyasetçilerin dilinde bu kavramlar, sözcükler meydanları doldurup taşıran kitleyi hipnotize ediyor.  İnternet portalları yine aynı şekilde; sanat, edebiyat vb. alanlara baktığımızda yine temel prensip adalet, eşitlik özgürlükten yola çıkarak sanatlarını icra ediyorlar. Ediyorlar da biz neden bu kavramların karşılığını gerçek hayatta göremiyoruz?  Diyen bir kula da rastlamıyoruz. Bunun farkında olan ender kişiler dışında. Bunların da kalabalık içinde sesleri tıpkı kendileri gibi silinip gidiyor. Kimi zaman çomak olarak görülürler ve olmamaları daha “makbul” görülür, “adaletçi, özgürlükçülerce”. Bu kavramların arkasına sığınıp insanlığı çıkarlarınca kullananların sultanlıkları nereye kadar gider bilmiyorum. Benim gördüğüm her geçen gün gençlik bu naralarla biraz daha uyutuluyor. Her geçen gün hayatlar, hayaller biraz daha meçhule doğru yönlendiriliyor. Oturup dövünmek ya da haykırmak neyi değiştirebilir? Her halükarda kayıptasın diyen sesleri duyar gibiyim. Hepimiz karıncanın ormanı söndürmeye çalışma hikayesini biliriz. sanırım benim de karınca ile orman yangını hikayesidir. Benim bu noktadaki hayat görüşüm şu sözcükler: yanlışlar içinde yok olup gitmektenssesimizi duyurmak için haydi gerçek anlamda eşitlik, özgürlük, adalet… için ses vermeye!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSAM VE ZAMBAKLAR