ERİC KASTNER’DAN KİTAP KURTLARINA “UÇAN SINIF”

    Alman edebiyatının hatırı sayılır yazarlarından olan Eric Kastner, Alman dili tiyatro tarihi, tarih bölümlerini okumuş çok yönlü bir yazardır. Bu çok yönlü kişiliğini eserlerinde güçlü bir şekilde kullanmayı başarmıştır. Başarıyı, azmi, düşünmeyi, düşündürtmeyi, hayata farklı pencerelerden bakmayı sağlamaya çalışan birçok ünlü aydının önüne set çekildiği ve çatışmaların had safhaya geçtiği daha sonra da halkın, hakkın, adaletin dönüp dolaşıp yerini bulduğu olaylarla sürekli karşılaşırız. Bütün engellere rağmen yine de bildiğinin peşini bırakmayanlardır tarihe isimlerini altın harflerle yazdıranlar. Eric Kastner da bu tanımların tam da odağında olan aydınlardandır. Birçok kitabı toplatılmış, yazması yasaklanmış; fakat Kastner türküsünü tutturmaktan asla vazgeçmemiştir ki eserleri dünyada birçok dilde basılıp Kastner’in sesine, yüreğine ses olmuştur.

  “Uçan Sınıf” da Kastner’in gerçekçi temellere oturtup kaleme aldığı eserlerden biridir. “Uçan Sınıf”ta çocuk gerçekliğinden yola çıkarak çocuğun penceresinden yaşama kırpar gözünü. Çocuğun gerçekliğini özümseyerek çocuğun ruh halini; üzüntüsünü, mutluluğunu, yaramazlıklarını büyük bir ciddiyetle benimser; öyle ki çocuk “Uçan Sınıf’ı” okuduğunda “İşte bu benim!” diyebilecek bir akıcı anlatım söz konusudur.

   Johann Sigismund Lisesi’nde yatılı okuyan edebiyata çok düşkün Johnny Trotz, karnı hiç doymayan hep aç Matthias Selbmann, ufak tefek ve korkak olan Uli Van Simmern ve okula başladığından beri birinciliğinden taviz vermeyen Martin Thaler’in bir noelde başlarından geçenler etrafında şekillenen çok boyutlu bir eser ile karşı karşıya bırakır bizi Kastner.
“Uçan Sınıf”  adlandırması birbirinden zeki ve haylaz olan bu çocukların coğrafya dersinde hazırladıkları, coğrafya dersinin doğada işlenmesi konusunu işleyen ve eğitim sistemindeki çelişkileri gözler önüne sermek için oyunlardan esinlenmelerini konu alır. Çocuklar yaptıkları dekorlarla kutuplara uçar, orada ders işler; yanardağların zirvesinden uçarlar... Asıl konu edinilen ise noel için tiyatro oyunu hazırlığındalarken Johann Sigismund Yatılı Okulu’na rakip olan okulun çocukların güzel yazı notlarını kaçırmaları üzerine yaşanan çekişmelerdir. Olaylar sürekli devinim halinde olduğu için kitabı okuyan okuyucuya aktif bir rol vermekte. Böylece öykü boyunca yaratılan gerilimler, inişli-çıkışlı olaylar okuyucunun merakını kamçılar. Bölümlerin başında özet şeklindeki açıklamalar da okuyucunun merakını ileri seviyeye taşıması bakımından oldukça önemlidir. Hikaye kahramanlarının başlarından geçen olaylar, tiyatro oyunu çalışmalarında karşılaştıkları sorunlar ve çocukların bu durumlar karşısında yaptıkları hareketler, ulaşmaya çalıştıkları çözüm yolları çocuk dünyasına özgü arayışlar, okuyucuda merak öğesini harekete geçirip, gerilim öğesini öykü boyunca canlı tutar.
Akıcı dil kullanımı, gereksiz sözcük oyunlarının olmaması öyküyü okuyanda daha olumlu bir okuma isteği uyandırır. Dil bilgisi kurallarına oldukça dikkatli bir şekilde uyulması da okuyucuda dilbilgisi bilinci uyandırması açısından oldukça önemlidir. Öyküde anlatılanların resimlendirilmesi de çocuğun yaş düzeyine uygun bir şekilde olması da oldukça olumlu bir durum ortaya koymaktadır. Fakat resimler ile metnin ilgili kısmı kimi yerlerde paralel gitmemiş olması kitabın biçimsel niteliği açısından pek de olumlu bir durum oluşturduğu söylenemez.

   Öykünün arkadaşlık, dayanışma, dostluk vb. Kavramlarına vurgu yapması çocuğun sosyalleşme sürecinde karşılaşabileceği olası problemlerle nasıl başedebileceğini, iletişim halinde olduğu akranlarıyla yaşamayı öğrenmenin önemine vurgu yapması oldukça önemlidir. Burada unutulmaması gereken temel noktalardan biri insanın sosyal bir varlık olmasıdır. Bu nedenle içinde bulunduğu topluma ayak uydurabilmesi noktasında çocuğa sınırsız yaşantıların kapısını aralayan yazınsal eserlerin önemi bir kez daha vurgulanmıştır. Eric Kastner’in  “...Sigara İçmez’in, Matz ve Uli’nin ayrıca Sebastian’ın hayatta çok ama çok mutlu olmalarını dilerim! Tabi kendimin de!” cümlesiyle bitirmesi insanın özünde ne kadar da masum olduğunu bize anlatmaktadır. Bize düşen ise bu masumiyeti katletmek yerine yüceltmektir!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSAM VE ZAMBAKLAR